27 Şubat 2011 Pazar

En Çok.

En çok neyi kontrol edebiliriz hayatımızdaki? En çok hangisine yeter sabrımız, gücümüz? Bu yorucu ve acımasız düzenin en sıkı neresinden tutarsak kaybetmeyiz?
Aklımızın içindeki sonsuz olasılıkları neyle durdurabiliriz ki?
Öyle çok düşünmesek mesela, düşündüklerimiz bizi zorlaştırmasa diyorum. Daha mı mutlu olurduk? 
Olamazdık ki.
O zaman da ne iyiliği anlardık ne kötülüğü . Ne sevdiklerimizin acısını ne de varlıklarının verdiği huzuru. Eksilmeden anlamıyor insan, tamamlayamıyor kendini. 
Ama bir yandan da susturamıyorum içimdeki sesleri.
Bu haksızlığın içinde bunları düşünüp anlamaya çalışmak delilik diyorum!
İnsanların çıkarcılığı, vefasızlığı, bencilliği, kötülüğü .. Farkına varmadan, duymadan, görmeden yaşanmaz.
Nasıl ki birilerini sevmeden, birşeylere inanmadan, sığınmadan yaşayamıyorsak.
Ama öyle adaletsiz ki sorgulamadan duramıyor insan.
Kimi bile bile bekliyor ölümü, kimisi anlamadan bilmeden ölüyor.
Kimisi dolu dolu yaşıyor hayatını herşeyi tamamlıyor gitmeden, kimisi daha hayallerini bile kurmaya yeni başlamışken.
Kimi uzun uzun yıllar yaşıyor, kimisi daha doğmadan ölüyor.
Kimi kendini öldürüyor, kimisini bir başkası belki de kendi kanından kendi canından..
Şimdi yine sormadan edemiyorum işte.
En çok hangisine yeter sabrımız, gücümüz? 


Yann Tiersen - Goodbye Lenin Summer'78

26 Şubat 2011 Cumartesi

Sevgiler, kalpler..♥

Günlerdir öyle güzel şeyler duyuyorum ki kocaman bir gülümsemeyle dolaşıyorum. İçimdekilerin başkalarında böylesine karşılık bulması çok etkileyici bir duyguymuş. Sizlerle öğreniyorum. İçten tüm tebrikler ve iyi dilekler için aileme, arkadaşlarıma ve sevdiğim herkese çok teşekkür ediyorum. Daha harika hissedemezdim , iyi ki varsınız!

25 Şubat 2011 Cuma

Canım Taçlarım!

Böyle şeyler yapmayı annemden öğrendim , hala da öğreniyorum :) Bu tacı yılbaşında yapıp sevdiklerime hediye ettim. Bu da ablamınki :)


Bu tacı ben , tokayı ise ablam yaptı :)



 Tasarım: Biatelien Tasarım Dükkan Bulgan Kaya.

24 Şubat 2011 Perşembe

Bir nefes aldım , biraz ara verdim.

Biraz daha duruldum , biraz daha kendime döndüm. 
Yalanları , samimiyetsizlikleri eledim. 
Doğru ya da yanlış ayrımı yapmadım , içten olanlara sarıldım.
Bir kalem aldım elime eksiğini fazlasını yazdım bir kağıda. 
Fazlalıkları kestim , eksiklere yapıştırdım tamamladım.
Bir nefes aldım , biraz ara verdim.
Özledim , pişman oldum , kırıldım , üzüldüm , yanıldım.
Devam ettim.
Yazdıkça yükseldi duvarlarım , azaldı şaşkınlığım.
Ölçtüm tarttım , hakettiğini biçtim herkese.
Giydirdim kalıplarımı bir bir baktım. Nasıl da tam oturdular.
Kötüsünü ayıkladım , iyisini sevdim.
Daha çok sevdim.
Mutlu oldum , güldüm , sevindim , tamamlandım , yanılmadım.
Ben bugün biraz daha büyüdüm.

22 Şubat 2011 Salı

İçimdeki Zaman Kelebekleri

Herkesin bir hikayesi var. Yüzlerdeki izler çok gülmekten midir ağlamaktan mıdır bilinmez. Hepsi birer kelimesi hikayelerinin. Tanımadığım insanların yüzlerine bakıyorum , gözlerine , ellerine , hareketlerini inceliyorum. Ne iş yaparlar , mutlular mı , acı mı çekiyorlar  , çok mu yoruluyorlar ? Hayatlarını merak ederim hep. Hikayelerini.. Bir oyun gibi şunu geç , bunu da bunu da .. evet işte bu. Bu kadın acaba nasıl yaşamıştır hayatını dedim içimden. Yüzünde bir gülümseme yol boyunca. Gözleri öyle olmasa da.. Onu sürekli azarlayan yanındaki adama rağmen hep bir gülümseme. Onu dinlemiyor sanki hiç , gülümseyerek bakıyor. Dışarıya , insanlara , o adama. O da benim gibi bir oyun mu oynuyordur acaba aklında. Belki gerçekten duymuyor o adamı , ağzından çıkan kelimelere aydınlıklar konduruyor, onları duyuyor, onlara gülümsüyor belki. Yüzüne başkasının yüzünü koyuyordur belki , eskiden aşık olduğu kim bilir.. Hayal etmeye çalışıyorum gençliğini. İçimde bir zaman kelebeği.. Bir an göz göze geliyoruz o da bakıyor bana. Sonra yine dışarıya bakmaya devam ediyor , gülümseyerek tabi.. 

21 Şubat 2011 Pazartesi

Nokta

Bedenime sığınmış özgür ruhum, çırpın çırpınabildiğin kadar. 
Nereye kadar gideceğiz biz seninle?
Ürkek adımlarım, sabırsız yüreğim peki ya sizinle? 
Beni yoran ama ruhumu da bir o kadar hırçınlaştıran tarifsiz endişelerim.. 
Çıkmışım bedenimden yukarıdan bakıyorum şimdi kendime. Bu mutsuz, bu cesaretsiz, bu korkulu halime.. 
Küçülüyorum baktıkça, küçülüyorum sorguladıkça, minicik oluyorum, ufacık bir noktayım hatta şimdi bak. 
Bir küçük nokta neye yarar şimdi? 
Neyim sonuyum? 
Kaç ayrılığın, kaç hayatın, kaç arkadaşlığın sonundayım? 
Ya da hangi romanın en heyecanlı cümlesini bitirdim? Hangi mutluluklara eklendim ya da hangi suskunluklara? 
Bir minicik noktayım ben, uçsuz bucaksız ruhumla, korkak yüreğimle. 
Kocaman hikâyelerin en sonundayım, hepsini yüklendim getirdim. Hep bitirdim, yitirdim. 
Ben hepsini yaptım da minicik halimle, bir başlangıca konamadım gitti.

İlk..

Bir yazı yazdım 14 yıl sonra, içimde bir sürü şey yer değiştirdi. Hep benimle olsun..
**


Kaç sene olmuş ki..
Koşup sarılmayalı, görmeyeli, sesini duymayalı, bilmeyeli kaç sene..
Hiç dokunamadığım bir şey bu içimde. Hem çok canımdan, hem de çok uzağımdan bir şey. Bir türlü tam olarak sahip olamadığım hiç de vazgeçemediğim bir duygu bir babanın kızı olmak..
Nasıl olurduk ki?
Sever miydik birbirimizi çok?
 Anlaşabilir miydik?
Ne hissederdim şimdi bu yaşımda yanına geldiğimde?
Bilemem ki..
Sadece 1 saniye olsun bunu hissedebilmeyi nelere değişmem..
Bak şimdi ben büyüdüm baba, her gün biraz daha büyüyorum.
Sen yoksun ama büyüyorum işte ben.
Eksik, kırgın, pişman..
Bir sürü korkularım var benim biliyor musun? Ve bir sürü hayallerim.
Bir hayatım var içinde isminin çok az anıldığı, resimlerinin asıldığı.
Ağladığım çok şey oldu ya da güldüğüm, çok sevindiğim peki ya bunları biliyor musun?
Benimle misin?
Hep beni daha az sevdiğini düşünürdüm, bu yüzden anılarımızın az olduğunu, bu yüzden gittiğini.
Seni unutmuş gibi davranıyorum, seni hatırlamıyorum.
Beni çok acıtmasından korkuyorum bu yokluğun, çok yormasından.
Ben küçücüktüm, bildiklerim de, yokluğun da hepsi küçücüktü.
Benimle büyüyor sanki bu eksiklik, benimle derinleşiyor.
40 mum yanarmış insanın yüreğinde birini kaybettiğinde. Her gün bir tanesi sönermiş. Acın azalırmış. Ta ki son muma kadar. O hiç sönmezmiş, unutma kaybını, acını, anılarını diye.
Ben her gün yeni bir mum yakıyorum yüreğime baba, her gün yeni bir mum..
Nasıl soğur içim..
Senin parçanım ben, sana ait,senden.. Ama nasıl da yabancıyız, nasıl da uzak.
Nasıldı kokun, sevgin, şefkatin?
Tanıyamadık biz birbirimizi baba.
Hiç bilemedik.
Anlatacak o kadar çok şeyim var ki sana. Bazen çok mutluyum mesela, bazen çok üzgün. Çok korkuyorum bazı şeylerden kimi zaman. Zayıf biri oluyorum gitgide.
Öyle çok şey var ki bilmen gereken, dinlemen gereken.
Söylemeye fırsatım olmayan kaç cümlem var, geç kalmış kaç kelimem.
Bugün zor, bugün siyah bize..
Ailemize..
Sana bir çiçek bir de yetim kelimelerimi getirdim bugün.
Doya doya yaşayamasam da, pek bilemesem ve hatırlayamasam da
Seni çok özlüyorum babacım.
Ve çok seviyorum.
Yeniden sarılabilmek dileğiyle..
 
Şubat 7.


Ve yayınlanan yazımın linki de budur  -->  http://t.co/PPteq1F