7 Nisan 2011 Perşembe

Çok şey mi diliyorum?

Çocuk olmak dünyanın en hafif şeyi olmalı. 
En masum, en güzel. 
Tek derdin parktaki oyuncaklar, bahçedeki çocuklar, bakkaldaki renkli toplar olduğu harikalar diyarı.
Altında ezildiğimiz sorumluluklarımızdan uzak, yarını düşünmeden..
Büyüdükçe boğuluyor sanki ruhumuz. Özgürlüğümüzü elimize aldıkça daha küçük dünya.
Hayata karışırken başımızı kaldırıp sakince bakamadığımız gökyüzünde çocukluğumuzun en renkli uçurtmaları.
Gözlerimizin parlaması için bir minik şeker yetebilse keşke şimdi de.
Bildiğimiz en büyük acı dizimizdeki yara, en kötü şey oyuncağımızın kırılması olsa.
Çok mu şey diliyorum diyorum. Oysa daha dün gibi. 
Daha dün küçücüktüm. Daha dün özgürdüm.
Açsam şu kapıyı, uçurtmamın peşinden koşsam düşünmeden.
Omzumdaki yüklerden kurtulana kadar koşsam.
Durmadan, her şeyden uzaklaşana kadar.
'Görünmeyen' olana kadar.
Çok mu şey diliyorum?





3 Nisan 2011 Pazar

Başka başkayım.

Ben bir balonum.
Hayat yağıyor üzerime damla damla, yükselemiyorum.
Gülümsetiyorum, korkutuyorum kimi zaman.
Pamuk ipliğindeyim. 
Bir varım, bir yokum.


Ben eski bir evim.
Öykülerim duvarlarımda asılı.
Kırık dökük hayallerimdir içimdeki eşyalarım.
Bir sarsıntıya daha dayanmaz yüreğim, yıkılırım. 
Bir varım, bir yokum.


Ben bir kitabım.
Sayfalarım sararmış, kelimelerim bulanık.
Öyle bir ateş düşer ki içime, yanarım.
Bir varım, bir yokum.


Ben bir bardak suyum.
Berrak, durgun.
Bir yudumda içer beni hatalarım kana kana.
Bir varım, bir yokum.


Ben bir insanım.
Korkutur beni vicdanım, duygularım.
Ağlarım, gülerim, severim, sevilirim.
Yakarım hayallerimi, ısınırım.
Bir varım, bir yokum.


Ben bir..
Ben bir..
Ben bir..
Ben..
..