Bir başkasını affetmekten daha zordur bir insanın kendisini affetmesi.
İçimizde görünmez bir duvar vardır ve biz onu kırmakta öyle zorlanırız ki.
Binbir kelime gelir geçer, binbir türlü cümle.. Hiçbiri yetmez o soluğumuzu sıkıştıran hissi yok etmeye. Kendimize yaptığımız bu tarifsiz işkence bitmek bilmez bir türlü.
Öyle hırçındır ki kaçmaya çalışsak ayak bileklerimizden bizi yakalar, adım bile atamayız. Hem kim kaçmayı başarabilmiş ki kendinden?
Bugünü atlat, yarını atlat, sonraki günü de atlat.
Sadece tek bir an, tek bir ses, tek bir görüntü yeter tüm o kaçtığınız hisleri başınızdan aşağıya dökmeye.
Sırılsıklam, eksik, yorgun.
İçinizdeki o ufacık pişmanlık hissi bile yakabiliyorsa sizi en soğuk havada, kaçacak yer yoktur.
Bizi yakıp yıkan bir başkası değildir aslında çoğu zaman. Bizi yıkan kendimiz. İnsan olmanın verdiği o duyguların uçsuz bucaksız oluşu. Aklımızdan girip ayak ucumuzdan çıkacak, her bir hücremizde kendini hissettirecek kadar güçlü.
İnsan kendi kendini nasıl ele geçirir böyle? Nasıl acıtır? Ama acısını çıkarmadıkça da susmaz ki o sesler, biliriz.
Doğru, yanlış, iyi, kötü.. Ne özelliğe sahip olursanız olun o vicdan içinizde bir yerde var. Yadsınamaz.
Bugün kaçın, yarın sizi yakalar.
Hele özlemek de katılırsa işin içine vay halinize. Koskocaman bir dağ dikilir önünüze. Yol yok, iz yok.
Özlememek için sarfettiğiniz o çaba, susmayan o sesler, o tuhaf sızı.. Geçmez mi bunlar? Geçer elbet.
Siz siz olmaktan geçtiğiniz gün geçer.
Herkesin bildiğini kendinizden saklayacak kadar korkaksanız eğer, o daha da zor. Daha da kör düğüm.
Yormamalı insan kimseyi bu kadar. Ne kendini ne başkasını.
Daha yalın, daha samimi yaşayabilmeli. İçindeki ses dışını öyle delice sarmamalı.
Bir kenarından tutuşursa, sönmez..
Ne bir adım geri, ne bir adım ileri.
Orada öylece yanarsınız.
affetmek zor ya
YanıtlaSilaffedememek de ne büyük yük...