22 Eylül 2014 Pazartesi

"Kendimize Sığınalım.."

Yok mudur hepimizin zor zamanları? Hani şu dolup dolup taştığımız, şehirlere sığamadığımız? Bazı konuları hiç ama hiç konuşmak istemediğimiz. Kaçtıkça uzağa, koştukça daha uzağa. Tam dökülürken önümüze tüm doğrular ve yanlışlar, derin bir nefesle üfleyip uçuruverdiğimiz? Benim olur böyle zamanlarım. İçimde hem kocaman bir boşluk hem de benden taşan bir doluluk. Her şeyi ve herkesi sorguladığım ve en çok da kendimi. O kadar yoruyoruz ki kendimizi. Hem kendi kendimizi hem etrafımızdakileri. Ve o kadar çok yoruyorlar ki bizi.. Nedir bu alıp vermeler, nedir bu doyamamalar ve nedir bu böyle birbirini sömürmeler diye bağıra bağıra sormak istiyorum. Hepsi nasıl da anlamsız geliyor kime sorsak. O kadar normale indirgenmiş ki tüm bu saçma sapan durumlar. Kaçacak delik kalmamış bize! 

Binlerce duyguyu barındırmak üzere gelmişiz bir kere dünyaya. Sevinci, üzüntüsü, heyecanı, mutluluğu, özlemi, kıskançlığı, hırsı, kızgınlığı, tutkusu, öfkesi, kaygısı, aşkı.. Geldi mi hepsi, gitti mi en iyileri gider. Kalır geriye en kötüleri. Kaygılardan küçücük, korkulardan ufacık, kızgınlıktan delirmiş, üzülmekten bitmiş kalakalırız tüm olayların ortasında. Biz durur, herkes ve her şey tüm hızıyla döner etrafımızda. İşte tam bu anda avaz avaz bağırmak isteriz: "Yeter". 

Karşımızdakinin hatalarıyla yüzleşmek bir derecedir de ya kendi hatalarımız? Ne kadar hızlı koşarsan koş en çok onlar çarpar yüzüne. Geride kalsın diye bir çırpınmadır başlar. Yakalayabilir miyiz ki o saf huzuru, mutluluğu? Var mıdır öyle bir dünya? Yoksa bizim yazdığımız kadar mıdır hepsi? Ağzımızdan çıkan o "iyiyim" ler, "mutluyum" lar kadar mıdır? Bilmiyorum ki. Nasılsın deseniz ben yine iyiyim, hep iyiyim. Dilime yapışmış heralde. Ya da insanın en iyi kalkanı. Kendini korumak gerek bazen. En çok da o kafamızın, kalbimizin içinde konuşup duran ve hatta hiç susmayan sesler var ya(!), onlardan. 

Herkesin iyi kötü bir yolu var zor zamanlardan çıkıp gidebilmek için. Kimimiz çok yaralanıyoruz kimimiz çok yamalanıyoruz. Ama oluyor. Elbet oluyor. Yılmadan, bıkmadan, tutundukça tutunmak gerek sevdiklerimize, ailemize, işimize, mutlu olduklarımıza. Yılmadan, bıkmadan, tutundukça tutunmak gerek "kendimize". Yapacak bir şey yok anlamak gerek. Bu ruh bu bedende bizimle. Sev ya da sevme, beğen ya da beğenme. Bizimle geldi, bizimle şekilleniyor, bizimle de gidecek. Daha iyisini mi istiyoruz? Daha iyisini yapalım o zaman. Ama en önce kendimizi sevelim. Bile bile değil de öğrene öğrene düşe kalka yaptığımız hataları sevelim. Sevelim ki kaçacak bir deliğimiz olsun zor zamanlarda. Kendimize sığınalım. 

Ucundan kıyısından yazayım dedim.. 


                                                                                                                   





27 Haziran 2014 Cuma

"İçimde Bir Sonbahar"

Yazın ortasında içimde bir sonbahar. Bir yaprak dökümü. 

Eteklerimdeki taşları dökme vakti. 

Yaptıklarımla yapamadıklarımla, doğrularımla yanlışlarımla yazın tam ortasında içimde bir sonbahar.

Eksik hislerim, bir dolu yamalarım, keşkelerim, pişmanlıklarım bavulumda..

Ne güzel demiş Abasıyanık "Seyahatler çekiyor içim." diye.

Benim iklimim şimdi sonbahar. İçimde bir yolculuk vakti.

Tek kişilik.



11 Şubat 2014 Salı

"Farketmek"

Hayatta en büyük korkumun yalnız kalmak olduğunu 24 yaşımda farkettim. Binlerce hatıranın arasından geçtikten sonra sadece on dakika tek başıma oturdum. Ellerimi koyacak yer bulamadım. Yüzümü ovuşturdum, tırnaklarımı yedim, daldığım yerden kendimi kurtardım, bacaklarımı sıvazladım. Yok, ellerimi koyacak yer bulamadım. 

İnsanın anımsayacağı kötü bir kaç hissi olmalı cebinde, durdurabilmeli kendini. Ben ne zaman bir doğruya inansam ve onu kaybetsem, kötüleri hatırlatırım kendime. Ne zaman çok özlesem hemen çıkarırım cebimden birkaç bi'şey, diner. İnsan bir kez inanır 'gökkuşağının renklerine'.. Bir kere dönerse griye yolun, gerisi hep engebeli. Tam çıktım buradan dediğim an öyle bir şey oluyor ki ben ellerimi koyacak yer bulamıyorum. 

Bir sürü hatam var. Bir sürü de doğrum. Bir sürü hayal kırıklığım ve binlerce mutlu anım. Herşeyin başladığı yerde, hepsini geçirdim aklımdan. Ve tek bir şeyi anladım. Yalnız kalmak en büyük korkum. Ne zayıfsam ve ne zaman yalnız kaldıysam gidiyorum. Gözlerim kör, kulaklarım sağır. O kadar çok doğruyu yanlışa çevirdim ki şimdi düşününce ne nefes alabiliyorum ne de ellerimi koyacak yer bulabiliyorum.


İstanbul / 2014