11 Kasım 2013 Pazartesi

"Kendinizi dinler misiniz hiç?"

Siz hayatınızı ne yöne doğru kurarsanız kurun, sürükleneceği yer çoktan bellidir.
İçinize kuşku her düştüğünde korkarsınız kendinizden. Vazgeçebileceklerinizden, kaybolup gidebileceklerinizden..
Gözlerinizi kapatıp denizin sesini dinlerken, biraz da rüzgar.. Nedir yüreğinizden geçen? Sizi siz yapan..
Cevap vermeye gücünüz var mıdır? 
Çok isteyip, çok tutundukça kayıp gider elinizden hayalleriniz. 
Hiç bitmeyeceğine inandığınız şeyler o kadar geride kalmıştır ki, şaşırırsınız.
Bilmediğiniz bir şey vardır ne kadar geride kalırlarsa kalsınlar, alacağınız tüm kararların önünde dağ gibi dikilirler. 
Anımsamaya korktuğunuz anılarınız varsa en önden onlar gelir. Yüreğinizin tam içine bir sızı bırakır.
Kalbiniz hızlanır, canınız acır. İyi mi kötü mü bilemez insan. 
Vicdanınız mı bağırır, aklınız mı çağırır.. Bilemezsiniz.
Bazı sokaklardan yeniden geçemezsiniz, bazı şarkıları yeniden dinleyemezsiniz, bazı filmleri yeniden izleyemezsiniz.
En kötüsü de bazen yeniden kendiniz olmayı hiç beceremezsiniz..


31 Ekim 2013 Perşembe

"Affetmek zordur."

Bir başkasını affetmekten daha zordur bir insanın kendisini affetmesi. 
İçimizde görünmez bir duvar vardır ve biz onu kırmakta öyle zorlanırız ki.
Binbir kelime gelir geçer, binbir türlü cümle.. Hiçbiri yetmez o soluğumuzu sıkıştıran hissi yok etmeye. Kendimize yaptığımız bu tarifsiz işkence bitmek bilmez bir türlü.
Öyle hırçındır ki kaçmaya çalışsak ayak bileklerimizden bizi yakalar, adım bile atamayız. Hem kim kaçmayı başarabilmiş ki kendinden? 
Bugünü atlat, yarını atlat, sonraki günü de atlat.
Sadece tek bir an, tek bir ses, tek bir görüntü yeter tüm o kaçtığınız hisleri başınızdan aşağıya dökmeye.
Sırılsıklam, eksik, yorgun.
İçinizdeki o ufacık pişmanlık hissi bile yakabiliyorsa sizi en soğuk havada, kaçacak yer yoktur.
Bizi yakıp yıkan bir başkası değildir aslında çoğu zaman. Bizi yıkan kendimiz. İnsan olmanın verdiği o duyguların uçsuz bucaksız oluşu. Aklımızdan girip ayak ucumuzdan çıkacak, her bir hücremizde kendini hissettirecek kadar güçlü. 
İnsan kendi kendini nasıl ele geçirir böyle? Nasıl acıtır? Ama acısını çıkarmadıkça da susmaz ki o sesler, biliriz.
Doğru, yanlış, iyi, kötü.. Ne özelliğe sahip olursanız olun o vicdan içinizde bir yerde var. Yadsınamaz.
Bugün kaçın, yarın sizi yakalar. 
Hele özlemek de katılırsa işin içine vay halinize. Koskocaman bir dağ dikilir önünüze. Yol yok, iz yok.
Özlememek için sarfettiğiniz o çaba, susmayan o sesler, o tuhaf sızı.. Geçmez mi bunlar? Geçer elbet.
Siz siz olmaktan geçtiğiniz gün geçer. 
Herkesin bildiğini kendinizden saklayacak kadar korkaksanız eğer, o daha da zor. Daha da kör düğüm.
Yormamalı insan kimseyi bu kadar. Ne kendini ne başkasını.
Daha yalın, daha samimi yaşayabilmeli. İçindeki ses dışını öyle delice sarmamalı. 
Bir kenarından tutuşursa, sönmez.. 
Ne bir adım geri, ne bir adım ileri. 
Orada öylece yanarsınız.


27 Ekim 2013 Pazar

Güzel haberler var!! :)

Pek sevgili arkadaşım Bahar ile çok heyecanlı çok tatlı bir yola çıktık :) Tamamen el emeği çalışmalarımızı paylaştığımız bir blog kurduk. Bendeniz Işıl, keçeler ile anahtarlık, kitap ayracı, magnet, taç yapıp sevdiklerime armağan ederken işi biraz büyütüp yastık hazırlamaya başladım. Canım arkadaşım Bahar ise tabak, kupa, ayakkabı boyama ile uğraşırken çanta boyamaya yoğunlaşıp harika tasarımlar ortaya çıkardı. Ve bu işe yastıklar ve çantalar ile başlamaya karar verdik :) Sizinle birlikte "Hayat Ağacı Atölyesi" kocaman bir aile olacak. 

Haberler güzel, hoşbulduk! :))

Hayat Ağacı Atölyesi için buyrunuz efendim :) 

 http://atolyehayatagaci.blogspot.com/  


26 Temmuz 2013 Cuma

"Oooof diyorum a dostlar!"

Bazı olaylar insanın kalbini tam 12'den vurmuyor mu? İyi anlamda değil ama kötü anlamda! Tam yüreğimizin ortasına bir ok saplıyor. Önce bir acı, ardından uzun süreli bir huzursuzluk hissi, çıkartmaya kalktığında da kanırta kanırta hal oluyor. Bize de bunu en çok sevdiklerimiz yapıyor. Ya da sevdiklerimizin sevdikleri. Kısacası sevgi üzerine kurulu garip bir sevgisizlik hikayesinden bahsediyorum şu anda. 

Ne kadar sevgi biriktirirsek yanında da bir kadar nefret depoluyoruz. İnsan olmanın hamurundan mıdır bilinmez bir kuyruk acımız olmayagörsün, dünyayı dar ediyoruz birilerine. Bu hem bir öz eleştiri yazısı hem de bir sitem yazısı. Sitem kısmı daha ağır o ayrı. Hal bu ya insanız, dolup taşmayı en iyi biz yaparız! 

Birbirimizi anlamamak ile başlayarak sürdüğümüz bu düzende kimin kuyruğundan yakaladığımıza bakmadan çekip duruyoruz. Her konuda haklı mıyız? Hayır. Peki haksız mıyız? Ona da hayır. Zaten yeri geldiğinde hakları adilce verebilseydik hiç bu günlere gelmezdik. Sorsan hepimiz iyi niyet delisiyiz, art niyet mi o da ne? Yakınımdan geçmez! Ama bazı konular var ki bir bencillik, bir inat, bir hırs. Nereye gittiğini bile bilmeden savruluyor yetmiyor savuruyoruz etrafımızdakileri. Kendimizi bazı olaylarda öyle önemli yerlere koyuyoruz ki her türlü hakka sahibiz sanıyoruz. Dengelerin hepsi bizden yana ağır bassın istiyoruz. Kendi gösteremediğimiz saygıyı karşıdakinden sonuna kadar bekliyoruz. Yapmadı mı? Bir adım daha abartıyoruz yanlışlarımızı. Çünkü en çok biz haklıyız. Biz çok iyiyiz. Biz ne yaparsak doğruyuz. Hiç bakmıyoruz ki bana neden böyle yapılıyor. Bir de bir kaç destek aldık mı, keyfimize diyecek yok! 

Ama bu dünya böyle dönmüyor diye bas bas bağırasım var. Dolup dolup taşmaktan, sakinleşip durulmaktan, kırılıp alevlenmekten bıkmış bulunmaktayım. Kafamızın içindekileri önümüze döküp doğruyu yanlışı bir kere daha tartmayı tavsiye ediyorum. -mış gibi yapma devrinin pembe dizilerde kaldığını bilmeyen kalmasın istiyorum. Bazı acımasız duygularla kendimizi sevimsiz kılmayalım diyorum. Diyorum diyorum kime diyorum. Okurken bile yoruldunuz değil mi? Ben de! 

Derin bir "Of!" gelsin benden o halde.

2 Mayıs 2013 Perşembe

"Kafanızın içinde bir siz, sizden de binbir siz."

"Her şeyin başı sağlık." 

         Bir çırpıda söylendiği gibi bir çırpıda akıldan uçan en gerçek cümle. Sevinç, heyecan, öfke, kırgınlık, kızgınlık, endişe. İnsan olmaya dair ne kadar duygu varsa hepsini hissetmenin ilk adımı sağlık. Zira ucundan kıyısından dokunduysa sağlığınıza kuşku, hangi duyguyu seçeceğini bilmiyor insan. Dünyanızın başınıza yıkılıp yıkılıp, umutla yeniden kurulması gibi. En sevdiklerinizi sizden alsa bile hala bir umut kimselere konduramadığınız o malum olasılıklar. Korkutur, yıpratır, inkar ettirir. Kulaklarınızı kapatsanız da o sizi sağır eder. Gürültü çoktur bu zamanlarda. Kafanızın içinde bir siz, sizden de binbir siz. Durmaz, susmaz, yorulmaz. Aklınızın sınırlarında, yüreğinizin duvarlarına çarpa çarpa gezer durursunuz. İyilerin iyilik, kötülerin kötülükle beslendiği ama yeri geldiğinde tam karşılığı ile nasiplendirilmediği bir düzende iki elinizi göğe kaldırmaktan iki adım öteye gidemezsiniz. Dudaklardan çıkacak bir çift söz ile yeniden doğmaya hazırsınızdır. Derdin peşinde dermanı arayan herkesin yeniden doğabilmesi dileğiyle..

7 Nisan 2013 Pazar

" Sen anlarsın, kutlu olsun.. "

Nisan 7.
Yedi ile ne alıp veremediğim var bilmiyorum.
İyisi kötüsü herhangi bir ayın yedisi.
Tesadüf işte.

Varoluşumun sebebi, bana bir ömür armağan eden.
Dilimiz varmıyor söylemeye, içten içe bir 'keşke' yankılanıyor.
Adettendir mum üflenir doğum günlerinde. Bazılarında ise tam tersi.

Bugün senin için yüreğimizdeki mumları yaktık Baba'cığım. 
Üflemeye nefesimiz yetmez.

Sen anlarsın, kutlu olsun..



16 Şubat 2013 Cumartesi

"Selam Olsun.."

Bir his düşünün.
Kalbinizden başlayıp yaka yaka damarlarınızda dolaşan.
Sabahlara kadar susmadan anlatacak gücü veren ama kelime bulamayacak kadar köşeye sıkıştıran.
Olduğunuz yere bileklerinizden bağlayan diğer yandan da bulduğunuz ilk kapıdan kendinizi dışarı attıran.
Hem çok kalabalık hem çok yalnız bir his.
Hayatta olmayan birini özlemek..
Çığlık çığlığa isyan ettiren, bir duygudan diğerine soluksuz geçirten.

Alabildiğince uzağa koşmak istiyorum. Ardım görünmeyene, önüm uçsuz olana dek.
Hiçbir insan, hiçbir duygu, hiçbir şehir geçirmiyor.
Bir anı, bir ses, bir koku, ufacık bir an insanı alıp o zamanın en yüksek yerinden bırakıveriyor boşluğa.
Geriye kalan bir yürek çarpıntısı..

Özledikleriniz hayattaysa arayın, görüşün, özlemekle kalmayın.
Sarılın.

Böyle bir hal içindeyim. Selam olsun..